Haberler

Tedavi Sürecinde Hastane Sınıfının Önemi

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Adım Nezih Yaşar Bor. İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hastane sınıfı öğretmeni olarak çalışıyorum. 1995 yılında göreve başladım. 26 yıllık meslek yaşantımın 18 yılını hastane okulu-sınıfında geçirdim.

Hastane sınıfı nedir? Uygulamadan bize biraz bahsedebilir misiniz?

Hastane sınıfları (öncesi okul) özel eğitimin bir parçası olup, sağlık sorunları nedeniyle kendi okullarına gidemeyen, hastanede yatarak tedavi gören okul çağı çocuklarının eğitim-öğretim görmesi için Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında yapılan protokollerle açılmış kurumlardır.

Sınıfların amacı hastane sürecinde çocukların eğitimine katkıda bulunmak, yıl kayıplarını önlemek, ortama uyumlarını sağlamak, moral ve motivasyonlarını arttırarak tedavilerine katkıda bulunmaktır. Sınıfa gelemeyen öğrencilerin odalarına giderek yatağı başında birebir ilgilenip ders ve ders dışı etkinliklerde bulunuyoruz.

İlk açıldığı yıllarda, yani 1994-1995 yıllarında, bağımsız okullar statüsündeydi. Kadrosu iki sınıf öğretmeninden oluşuyordu. Dışarıdan görevlendirme ile branş öğretmenleri geliyordu. Ben de müdür yetkili öğretmendim. Uygulamada inisiyatif kurumundu. O dönemde hastane okullarının “Terapi Merkezi’’ gibi olması konusunda kayda değer şeylere imza atmıştık. Bu okulların çalışma yelpazesi genişti. Tedavi gören çocuklar sınıfta olduğu süre içerisinde hastanede olduğunu ve hasta olduğunu unutmalıydı. Bunu gerçekleştirmek için de sanatın farklı disiplinlerinden yararlandık. Çocuklardan, ailelerden, hastaneden olumlu dönüşler aldık. Sömestr ve yaz tatillerinde de sınıfı açık tutup yaz okulu çalışmaları gerçekleştirdik. Yıl sonu resim vb. sergiler açtık. Uluslararası projelerde yer aldık. İyi bir ekip oluşturmuştuk ve örnektik.

2012 yılındaki eğitimde yapılan yapısal değişikliklerle (4+4+4) hastane okulları kapatıldı. En yakındaki ilkokulun sınıfına dönüştürüldü. Bu sürecin sonrasında inisiyatifimizde azalmalar oldu ve maalesef hastane sınıfları hastane okullarının gerisinde kaldı.

Hastane sınıflarının önemi nedir?

2011 yılında Öğretmen Dünyası dergisinin Eylül sayısında hastane okulları ile ilgili özel dosya hazırlanmıştı. O dosyada, alandan birçok kişinin yazısı vardı. Onkoloji Servisi Psikoloğu Arife KAYGUSUZ’un bu konudaki yazısından alıntı yaparak bu sorunuzu yanıtlamış olayım: “…Okul çağı çocukları hastalığı anlar ve tedavinin gerekliliğini bilirler. Hastalıkları ve hastalığın geleceği ile ilgili korku ve kaygıları vardır. Hastalık ve tedavinin yan etkilerine bağlı görünümlerindeki değişiklikleri, işlev kaybı ve okuldan uzaklaşma ve akademik kayıp nedeniyle kendilerini akranlarından farklı görüp, reddedilebileceklerini düşünebilirler. Hastane okulu bu farkı kapatacak büyük bir olanak olarak sunulmuştur. Hem tedavisi sürecek hem de öğrenciler derslerinden geri kalmamış olacaklardır. Yatağından kalkamayacak hastalar için de yatak başı eğitim verilmektedir. Hastane okulu çocuğun akademik ve sosyal yaşantısını desteklerken moralinin de yüksek olmasını sağlar. Tek olmadığını, kendi gibi çocukların olduğunu, okulundan geri kalmayacağını görmesi birçok psiko-sosyal sorunu azaltmaktadır. Bu durum da çocuğun tedaviyi daha disiplinli sahiplenmesini sağlamaktadır…’’

Tedavi gören çocukların ve ailelerin size olan yaklaşımları nasıl? Eğitime devam eden çocuklar neleri başarmış oluyor?

Yaklaşımları hem olumlu oldu. Yaptığımız ders ve ders dışı etkinliklerle onlara sosyal ve duygusal destek olduğumuzu düşünüyorum. Onkoloji hastası bir çocuğun (7 yaşında, okuma-yazmayı biz öğrettik) annesinin şu sözünü hiç unutmam: “ Siz çocuğumun tedavisinin bir parçası oldunuz.’’ Bu soruya en güzel yanıttır bence.

Başka bir anekdot daha paylaşayım sizinle. Bizim serviste klinik şef yardımcısı vardı. Odası sınıfın hemen yanındaydı. Çalışmalarımızı görüyordu. Başhekim oldu. Yılsonu sergisinde İlçe Milli Eğitim Müdürü ile sohbet ediyordu, ben de yanlarındaydım. Okulla ilgili şu cümlesi beni çok heyecanlandırmıştı: “Hastane okulu terapi merkezi gibi çalışıyor.’’ İşin özü de aslında bu.

Taburcu olup da gitmek istemeyen çok öğrencimiz oldu. Habercilerin sınıfta olduğu bir günde bizi ziyarete gelen, Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan eski bir öğrencimizin röportajda söylediği şu cümle neler başardıklarına küçük bir örnektir: “Ben satranç oynamayı hastane okulunda öğrendim.’’ Bu da hiç unutamadığım bir anıdır.